Adam bana saldırdı, ben de onun gözünü oydum..
Bottayız ve bota binmenin aslında ne kadar kolay olduğunu ilk defa deneyimliyoruz... keyfimiz çok yerinde, bottaki cıvıl cıvıl çocuklar bizi daha da neşelendirmişti.. Aaaah aaahhh LOndon :(
Yena o gün bizi deli etti, atmıyorum 1 saat aynı mekanda olup da birbirimizle buluşamadık. Hatun Tub Station'un yerini bir türlü bulamadı, hepimizin kontürünü de bu sayede bitirdi... üstüne gezi boyunca sürekli kaybolup durdu, çocuğumuz gibi onu aramalara çıktık... ablacığımı şimdi daha iyi anlıyorum.. zira biz aynı ilkokula devam eder iken, büyük öğle teneffüsünde eve gider sözde yemek yerdik.. fakat ben o zamanki kankimle her gün yeni yol keşfetme oyunu ile birden gözden kaybolur ve ekseriyetle teneffüs bitiminde ablacığpımla görüşürdüm.. tabii ablam o arada beni (bazen arkadaşları ile) aramaya giderdi, sonra annemlere şikayet.. evet yaramazlık kabul... fakat arkada ağır ağır ablamları takip etmek kadar sıkıcı bir şey daha olmazdı o çağda bana göre... hafifletici neden ;)
Bu da dönüş artık...
İşteeee o meşhur saat... gerçek bir turist gibi hemen saatimin ayarını Greenwich'e göre ayarladım... evet yaptım :))
Bu adını bir türlü telaffuz edenediğim Evgenlia (isim hala yanlış olabilir:)), Rus arkadaşıma kısa zamanda çok ısınmıştım.. Rus Havayollarında hostes kendisi... bulmuşken merak ettiğim herşeyi soruyorum kendisine... ve en çok merak ettiğim şey, gittikleri ülkelerde seyahat ve tatil imkanlarının olup olmadığını öğreniyorum; cevap müspet ;) Evgenlia 16 yaşından itibaren yalnız yaşamaya başlıyor, kendisi St. Petersburg'lu (nadiren bildiğim Rus şehirlerinden, onu da Anna Karenina'dan biliyorum), üniversite okumayıp o tarihten beri çalışıyor; üniversiteyi dışardan bitirmeye uğraşıyor şimdilerde... tatilini de işte böyle 1 ay Londra'da dil öğrenmeye "teşvik"le geçiriyor... seviyorum böyle cesur, güçlü kadınları... ha bir özelliği daha, utangaç... ikisinin karışımı daha da güzel :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder