3 Ekim 2009 Cumartesi


İnatçıyım, dikbaşlıyım... içimdeki yıkıcı bir taraf var, farkındayım...
bazen kendi kendimin sabotajcısı, gizli şantajcısıyım...
rahat vermiyorum, huzurunu kaçırıyorum oluşun...
zoru seçiyorum, zora sokuyorum... yoruyorum...
yapıyorum...
keskin sirke gibi küpünü hırpalıyorum...
sonra da incitmeyi hiç istemediği küçük arkadaşını avuçlarında inciten dev gibi üzülüyorum...
O'na... kendime...
En kötüsü de kararsızım...
artık kabul etmem gerekiyor... karar verme sürecim sancılı...
ban her şey mümkün, her olasılık kendi şartları içinde yaşanılası gözüküyor...
her şeyin bir haklı sebebi... bir rengi... bazen ifadeye dökülemeyen öz'ü oluyor...
siyah ve beyaz... güzel ve netler...
ama "benim adım ebruli... biraz gerçek biraz hülya..."
Nurettin Bey'den inciler... Ben harika karar veriyorum, diyor adam... karar vermeye bayılıyormuş... ne güzel...
zaten olması gereken de bu... ki ben de bunu çok iyi biliyorum...
Kartopunun en güzelini ben yapıyormuşum...
ama başkaları atmakta benden daha başarılıymış...
hadi artık, oyuna katılsaymışım...
haklısın Kerum...
Son olarak... ben kendimi hem severim, hem döverim...
çünkü kendimden yola çıkarak dünyayı anlamaya çalışıyorum...
Ne yapıcaksınız bu da böyle ;)
PS: Şu yazdıklarımın yanında "De Profundis" halt etmiş :)

Hiç yorum yok: