Arefe günü, bir süredir benim evde ikamette olan ve evle ilgili ıvır zıvır can sıkıcı her türlü iş ve detay ile uğraşan anne-baba ile çıktık Ankara yoluna. Yarabbi ne trafik vardı yahu... Dinlenme tesisleri bir tek o gün iş yapsa bütün seneyi geçindirir mübalağası yerinde olurdu;)
Her ne ise... geldi geçti bir bayram daha... bu kareleri koymamın sebebi dedeciğimi paylaşmak sizlerle.. O her şeyi olduğu gibi görür, sever ve kabul eder... bu dile kolay 3 yetiyi pratikte uygulamak zordur ya hani, onunkisi doğuştandır. Hoşgörüsü deryadır, öyle ki bu güne kadar bir kişiyi yargıladığına tanık olmadım. O gereksiz her türlü detaydan arınmış, sade, saf insan özünün en güzel örneklerindendir.
Canım dedecim; bir süredir hastaydı, iyileşti çok şükür... Bayramda hemen yanıcığına kondum ben de..
Bu da kuzen dedikodusu... Kadınlar paneli vardı o gün.. Biz kadınlar, (bilhassa bizim aile) çok fenayız çoookkkk...!
İşte bu da peynir... bemsbeyaz kedicik.. Saltanatını çoktan ilan etmiş, kirli tabakta yemek yemeyen, keşfettiği lezzetlerin bir daha altına inmeyen nadide çiçek... her kedi gibi:) Özge kediden feyz alınabileceğini düşünüyor; aynen katılıyorum... artık benim de VARRR! Ama benimkisi minnoş daha :) O hikayeye geleceğim...
Teyzuş çok komik ya.. Bu fotoğrafını hiç beğenmesen de senin o gülen yüzünü, işveli cilveli halini değiştirmez bir fotoğraf teyzecim...
Bayramdı seyrandı geldi geçti...
Evdi, işti, ustaydı, devletimin bilimum idareleriydi gittik geldik...
Anne, (dişi kuş) evi eve benzetti,
Baba ile ben (minik kuş) ise İKEA ürünlerimizi aldık, çaktık, koyduk, yarattık...
Abarttık, marangozluğa özendik...
Anne babanın kıymetini, bazı işlerin imece usulü görülmesi gerektiğini bir kez daha anladık...
Yakınlarda bir kez daha uyarılacaktım fakat;
Gedizcim "her şeyi tek başına yapamazsın, bunu anlayana kadar söyleyeceğim" dedi...
Haklıydı...
İlk konuklarımı da ağırladık...
Hatta eve hırsızı bile soktuk...
Polisiye oynadık...
İki dizüstü bilgisayardan ibaret ziyaama eyvallah deyip kıymetli canımıza şükrettik...
Ziyaalardan bir tanesine güneş doğdu, garanti kapsamında süreci başlattık...
Gerekli tüm önlemleri ve alınması gereken dersleri aldık..
Bir daha şükrettik... bu defa muhtemel tehlikelerden önceki önlemlere...
Hanimiş nazar boncuğum...
Eve kediş kondurduk... içini mamayla doldurduk...
Şaraplar içtik, sohbetler ettik...
Nargilem bir üzümlü, bir çilekli, bir kavunlu tüttü...
Boğazı, karşıyı, geçen gemileri seyrettik...
Şimdi biraz sindirmek istiyorum bu hızlı geçişi...
Biraz durmak, sakin sakin boğazı izlemek istiyorum...
look the way you've passed through...
2 yorum:
oya, öncelikle PEYNİR adlı zat-ı muhtereme kedi demeye utanmıyor musun? zira ben utanırım. ne olduğunu bilemyorum ama kedi değil o yahu, başka bir şey... :))
ayrıca teyzeni ilk gördüğümde yani bu fotoğrafı "aaa oya'nın böyle elbisesi mi vardı" diyordum kii... teyzen olduğunu okudum gözlerim büyürken... :))))))
Doğru... sen bir de gençlik fotosunu gör, kopya...
DNA'lar sağlam; cami önünde bulunmamışım ;)
Yorum Gönder