28 Ekim 2009 Çarşamba

FEDYOŞUN DOĞUM GÜNÜ

Fedyoşun doğum gününde Sofyalı Meyhane'deyiz... hava öyle güzel ki, tam açık hava meyhane havası...
Fedyoşum, Karmen'im seni çok ama çok seviyorum... iyi ki doğdun, iyi ki varsın :)


Özgem burda ustan Oscar Wilde gibi çıkmışsın... bu iltifata sevineceğni düşünüyorum... Totobaz Özge... bazen bu canlı, ateşli konuşmacı, sahneci halini seviyorum Co ;)

Ne zaman sonra hep birlikte buluşuyoruz.. Doğum günü bahane :p ama pasta istemeyen kıza nasıl yaptık küçük pasta süprzini... olmaz kızım, bizim de gelenek, görenek, anenelerimiz var...
PS: Arkadaki kalpli balonu ben aldım Fedyoş'a, ihiihihi :)

Onur ve Özge "aşk" ve "ilişkiler" üzerine konuşurken... Totobaz..!

Fed-On ikilisi...

Ayşe ve İpenk... Hepinizi çok seviyorum can'lar...
Dönüşte Gedizin hediye poşetinin altının delindiğini fark ettik, fakat daha da acısı hediyelerimden biri olan t-shirt'ün içinden düştüğünü ise ertesi gün öğrenecektik... sağlık olsun... sana t-shirt'ler feda olsun... ayrıca bazen kaybetmek iyidir, ben imanırım, giderken kötülükleri de götürsün...
İYİ Kİ DOĞDUN, İYİ Kİ VARSIN GEDİZ... VE BEN SENİ TANIDIĞIM VE DAHA GÜZELİ SENİ YAKINIM BİLDİĞİM İÇİN ÇOK ŞANSLIYIM...
HERŞEY AMA HERŞEY GÖNLÜNCE, MTLU OLSUN SEVGİLİ GEDİZ...

MİMAR TAYFASI

Hatırlar mısınız bilmiyorum, Londra'dan arkadaşım Onur ve sevgili arkadaşlarıyla buluştuk geçen haftalarda... yahu bu adamlar çok komik ya... hepsinde bi derya hikaye.. Onur zaten yerinde durmuyor, gezici kütüphane dedim hatta bugün kendisine:) bu aralar Edirne'de kazı yapıyorlar, kaçtır çağırıyor... bi fırsat bulup gidemesem de kazı bitmeden yakalayacağım, sözüm söz:))

En öndeki arkadaş Viking korsanlarına benzemiyor mu sizce de..? :)

Hepüsü doktora öğrencisi, hayatı bir yerinden kırmış, türlü yerlere sık aralıklarla konan, hatta ayıların olduğu bölgelerde kamp kuran bu şeker insanlarla çok keyifli bir geceydi... Onur'un memleketi Artvin'e de gideceğim, her sene kalkan otobüs, bu defa beni de götürecek... diye zar atıyorum... bakalım neler olacak...?

11 Ekim 2009 Pazar

NE YAPTIK...? Geriden sayım

Kerum'la bu defa Asmalımescit'te locadayız.. Locadayız diyorum, çünkü cumartesi gecesi insan selinden zor şartlar altında ilerleyip daha önce rezerve olan en güzel masanın sahiplerinin bir anda caymasıyla tüy gibi uçuveriyoruz masaya.. şanslısınız diyor garson kız ;)

Zafer bakışı ;)

Moda iskele... İstanbul'un belki de son yazdan kalma haftasonunda güneşin tadını doyasıya çıkartuyoruz.. hayır, utanmasam yanıcaktım bir ton defa.. 'yazdan kalma bir günden, ya da çölde çay filminden benim de sahneler aklımda'

Deli gibi temizliğe girişmeden az önce... delirmiş miydim ki... kendi kendime klip çevirdim ki :))

Poz..!

İçim kaynıyor... zihnim uçuşuyor... bir yandan deli gibi dans etmek, bir yandan kültürel faaliyetlere akmak istiyorum bu aralar... bir meltemin teni okşaması gibi hafif, tüy gibi var olmak istiyorum... sade... o masum isteğin peşindeyim...

Bunlar da Fedyoş'taki hazinelerin bir kısmı... okumadığım kitaplara sulanıyorum... bu ara çok okuyorum... Kosif ne çok kitap okuyorsun sen, hep elinde başka kitaplar görüyorum diyor... öyle... şimdilerde elimde 'Yoga' var... süper! Bedenden önce felsefe gelirmiş, oysa ki ben bir takım hareketler dizini olarak bilirdim yogayı... Diyor ki bilge kişi: 'bir çözüm peşindeysen yanlış yerdesin... yoga sadece var olma bilimidir..!'

Hafta arası saçma bir Moda kaçamağı... o kadar işin arasında bir çay içimlik kaçıyorum... saatleri durduruyorum, kaçamağımın tadını çıkarıyorum... bir tarafımda deniz, öteki tarafımda senelerdir gönlümü koyduğum teraslı daire... evet artık dolu... hatta nispet edermiş gibi görünen ev sahiplerinin cam önü kahve keyfini dikizliyorum bu defa :p

İpekoşla buluşup hasret gideriyoruz... İpek bayramda Londra yolcusu... yürü be İpek :))


Geçen hafta sonu... Fenerbahçe'de demleniyorum... Türk kahvem, nargilem...

HERKESE HARİKA BİR HAFTA DİLİYORUM...
Yeni Sloganım, telefonumdaki kalıcı yazı:
'ALL YOU NEED İS LOVE!'

3 Ekim 2009 Cumartesi


İnatçıyım, dikbaşlıyım... içimdeki yıkıcı bir taraf var, farkındayım...
bazen kendi kendimin sabotajcısı, gizli şantajcısıyım...
rahat vermiyorum, huzurunu kaçırıyorum oluşun...
zoru seçiyorum, zora sokuyorum... yoruyorum...
yapıyorum...
keskin sirke gibi küpünü hırpalıyorum...
sonra da incitmeyi hiç istemediği küçük arkadaşını avuçlarında inciten dev gibi üzülüyorum...
O'na... kendime...
En kötüsü de kararsızım...
artık kabul etmem gerekiyor... karar verme sürecim sancılı...
ban her şey mümkün, her olasılık kendi şartları içinde yaşanılası gözüküyor...
her şeyin bir haklı sebebi... bir rengi... bazen ifadeye dökülemeyen öz'ü oluyor...
siyah ve beyaz... güzel ve netler...
ama "benim adım ebruli... biraz gerçek biraz hülya..."
Nurettin Bey'den inciler... Ben harika karar veriyorum, diyor adam... karar vermeye bayılıyormuş... ne güzel...
zaten olması gereken de bu... ki ben de bunu çok iyi biliyorum...
Kartopunun en güzelini ben yapıyormuşum...
ama başkaları atmakta benden daha başarılıymış...
hadi artık, oyuna katılsaymışım...
haklısın Kerum...
Son olarak... ben kendimi hem severim, hem döverim...
çünkü kendimden yola çıkarak dünyayı anlamaya çalışıyorum...
Ne yapıcaksınız bu da böyle ;)
PS: Şu yazdıklarımın yanında "De Profundis" halt etmiş :)