26 Şubat 2010 Cuma

İYİ OLMAK kolaydır; zor olan ADİL OLMAKTIR.

Adalet nerede hesap sorarsa, merhamet otrada haklarını kaybeder.
Refik Halid Karay

Düğümlerimden bir tanesi de budur işte. Merhamet hep ağır basmıştır bende; üstelik maraz doğacağını bile bile. Hakedeni hakkını vermek kadar doğru ve gerekli birşey yok iken, bir tür acıma ile karışık (empatinin üst boyutu) ezik bir duygu, karar verme mekanizmamı sarsar ekseriyetle.. ki bu duyguyu bir tür zayıflık olarak nitelendiriyorum.

Ananemin ölümüne yakın zamanlarda verdiği nasihatlerden bir tanesi ise: "Hakikatli ol yavrum" idi. Ben de olabildiğince gerçeğe yakın durmaya çalışıyorum; fakat ne kadar başarılı olabiliyorum, doğrusu bazen ben de bilemiyorum.

Her zamanki gibi uçuverdi düşünceler. Sebebini ve müsebbibini aramayın; çünkü yoklar. Az önce iflas ile ilgili yaptığım bir araştırmada bir hukuk sitesinde gördüm vecizi; demeden geçemedim.

Saygılar efendim.

16 Şubat 2010 Salı

GÜLPÜŞÜMÜN DOĞUMGÜNÜ

Cancağızımın doğumgününü kutladık 2 hafta evvel. Cezayir Sokağı'ndak Cambaz idi mekan. Fasıl heyeti kalbe cila idi. Fakat Özge için istediğimiz şarkı repertuvar dışı olduğundan masaya iade oldu. Ben sana burada armağan ediyorum o şarkıyı Özgesi....

Şavkıması sana doğru yolların, sana doğru denizlerin çağrısı
Çırıl çırıl ötelerde bir güzel
Günaydınım, narçiçeğim, sevdiğim...
Çıkmaz sokaklarda bu minyatür kim?

Bu gögüs kim, ya bu gözler, bu saçlar...
Uzak bir özlemde ayak sesleri
Günaydınım, narçiçeğim, sevdiğim...
Bu yıldızlar doğan günü çağrışır, bu gündüzler gözlerini çağrışır

Ya kimlere verdin avuçlarını
Günaydınım, narçiçeğim, sevdiğim...
Vurdum tellerine seni sazımın,

Sende anahtarı alın yazımın
Yağmur yağmur serpil yalnızlığıma
Günaydınım, narçiçeğim, sevdiğim...

Şarkının efsanesi ise şöyle imiş:

Cihangir Hanlığı'nın genç prensi Salim Şah ile Anarkali isimli genç ve güzel rakkase arasındaki aşk, münasebetsiz bulunduğundan baba Han Akbar tarafından yasaklanmış imiş. Baba, ne yapıp ne edip sevdalıları ayırmış ve güzel Anarkali'yi şehrin ortasındaki dört duvarlı bir odaya kapatmış. Prens çaresiz, halk ağlamaklı imiş. Anarkali'nin yaşayacağından artık ümit kesilmiş. Fakat mevsim dönmüş, bahar gelmiş. Duvarın taş örgüleri arasından ince, zarif bir filiz yeşermiş. Aşk bu defa çiçek açacakmış.

Rivayet şu ki; O güzelim ateş rengi nar çiçeklerinin çıkış yeri Güzeller Güzeli Anarkali nin aşk dolu kalbidir. Taşları delip sevdiğine kendini göstermiştir.

:((

PS: Bu fotoğrafı çok sevdim minik kuşum; umarım tüm dileklerin, yüzündeki bu çocuksu gülücük kadar gerçek olur :)

Ne oluyo looooo, kaçırmışız...!

Bu üçlemeyi de yine çok sevdim.

Ne çok oynadım o gece... Gelin gibi ortalarda... :p

DonFed&Onur ikilisi çok uyumlu. Fakat birisi yere bakan yürek yakan, ötekisi çapkın delikanlı:)

Bombasın sen... Kıvırcık bombası!!!

"Seni benim gibiiiii seven bulamazsıııınn..."

Fotoğrafın tarihi ilginç. Geleceğe yolculuk...

Nihat bu fotoğrafı beğenmeyecek, yoksa söylemiş miydi..? ;) fakat bence çok eğlenceli...

PS: Cezayir Sokağı'na ayak basmayalı 4 koca yıl oluyor. Bu sebeple mi bilmem tekrar büyüleniyorum. O ışıklar, merdiven kenarlarına serpiştirilmiş sıcacık masalar çok romantik geliyor gözüme...

10 Şubat 2010 Çarşamba

UYKU!!!

Fena uykum var. Bugünü de yaktım uykusuzluktan. Kardeşim derdin ne uyusana vakitlice. Yok, illa göreceğiz en aşağı 1.30'u. Olacağı bu. Sabah servisi kaçırırsın, gün için mahmurluk, akşama doğru yerini asabiyete bırakır. Üstelik bekleyen bir temyiz dilekçesi var; fakat 0 konsantre, ilhami gelmedikçe yazaman vallahi ;)
Haftasonundan başlıyor bu uykusuzluk. Zira cumartesi uykusu sadece 3 saatten ibaret idi. Sonrası içkili ve uykusuz direksiyon sallama... sormayın ;) kötü başladık... Şakanın ciddiyeti bir yana ;) dün 15 km araba kullandım. Kemerburgaz'dan TEM'e kadar; ismini bilmediğim bir ana yol imiş. Nihat'a göre ben sınavımı vermişim, ana yol deyince soru bile sormamışım...
Nerden nereye..?
Akşamın bu saati oturup temyiz dilekçesi yazacağım yerde bu anımı anlatırım işte ben de uykusuzluktan. Merak ediyorum, hakikaten... alışkanlık mı, ihtiyaç mı var gerçekten? 24 saat neyine yetmiyor lafını kim uydurmuş? Zamanı yemiş bilge kişi mi, boş gezenin boş kalfası mı?
Pardon. Asabiyet yaptığını söylemiştim.
Ben gider. Evi göz zevk ayarıma göre düzeltip kendini sıcak duşun kollarına atar.
Sonra da yatağa...
İyi geceler herkese..!

8 Şubat 2010 Pazartesi

ŞEKSPİR MÜZİKALİ

"Bütün dünya bir sahnedir ve kadın-erkek ancak birer oyuncu. Sırası gelen girer, sırası gelen çıkar, nice roller oynar ömür boyu..."

"Yedi perdelik bir oyundur, yedisinden yetmişine bir erkeğin oyunu..."

Bebeklik-NEŞE, Okullu-MIZIRTI, İlk Gençlik-SAF AŞK!, Asker-ÖFKE!, Göbekli entel yargıç-ŞARAP-KADIN-FİYASKO, Yaprak Dökümü-HATIRALAR, Bebeklik-SON DÖNEMEÇ.

Ve Bitti....!

Bu kadardı işte oyun.

Yanında götüreceğin bir avuç toprak
Bitmez gibi görünmüştü oysa uzun yolun...
Şİmdi eşitlendiğin yerdesin
Ve sen de herkes gibisin...

Tabiat!
Geleni neşeyle karşılar,
Gideni nazikçe selamlar.
İyi bir ev sahibidir oyunculara
Misafirliğini unutan dünyalılara...

Sonunda...
Bir nefeslik dünya var korkusuz kalanlara...
Ceketini alıp çıkabilecek gözü tok insanlara.

Oyna!

OLmak ya da olmamak...!

7
Biliyorum var bir hikmeti...!
(Uğurlu sayım:))

PS: Bilet yok, "bir ihtimal oyundan önce"; sözlerindeki ışıkla gidip paşa paşa yerimi buldum. Hatta oyundan önce oturup barına bile kuruldum. Oyun Atölyesi hep sıcak, hep güzel... ve tesadüf mü bilmem, hep o zamanki halet-i ruhiyemin üstüne giden, ihtiyaç duyduğum özlü sözleri tek tek çıkartan oyunlar izledim. Hep son dakika buldum bileti. Her çıktığımda bir özgürlük duygusu yaladı yüzümü. Hep ilhamla doldum...........................................

İçimdeki kıpırtıdan VAR-OLDUĞUMU duydum.

5 Şubat 2010 Cuma

KAYIYORUM GÜNE :))

İşim gücüm, süsüm püsüm, keyfim yerinde...
Kalbimi yokluyorum, yerinde...
Kahvem elimde.
Rüzgarım benimle,
Kelebeklerim ciğerlerime doğru uçuşmakta...

Sadece hatırlıyorum...
Bugün naturamı hatırlıyorum.
Evimdeyim... gözyüzüme uzanıyorum.

Sevgi, aşk, iş-güş, bağlılıklar, alışkanlıklar,
özgürlükler zinciri...
Telaş, heves, çikolata...
Tütün sevgisi...

İçinde çaktırmadan bir başarı öyküsü tasarlayan business kişilik,
Aşk olmadan yaşayamayan asi yürek,
Yaşayamayacağını anlayan (ve nihayet kanıksayan) öğrenci,
Olasılıklar denizindeki kararsız yelkenli (genelde bir vahiy rüzgarının yelkenini şişirmesini bekleyen manyak)
Kendini bilme ilmine yüz sürmüş, hayata aşık münzevi,
İflah olmaz mükemmelliyetçi,
Ve sevgi, çok sevgi...

Melankolik Leyla,
Süslü Necla,
Hallederiz Nebahat Abla!

Aahhh Mualla......!

Hepsi Ben, Hepsi Ben-im...
Hepsi hayattan, hepsi iç içe...
Ben bu çakırkeyif hayata teşneyim...

Sevgiyle:))