31 Mayıs 2009 Pazar

LAST DAY AT SCHOOL

My goodbye breakfast :) bana orda baki dans yaptırdılar.. hep bir ağızfan ısrar kıyamet, belimize bi scarf bağladık ve Jonney'nin şen kahkahaları eşliğinde bni bali dans çevirdik:)


İşte meşhur Jonney... Şen, şakrak ve naughty:)
Kim derdi bu sinir olduğu kızla yan yana fotoğraf çektireceğimizi....

Yena ve ben....
Ve yine Mayra:))
Neden bilmiyorum fakat son güne kadar erteledim ayrılma hissimi.... soft geçtim asıl vakalardan, geldim çattım yalnızlıkta, son gün valizlerim arasında... insan hissini erteler mi, ya geçiştiri mi, peki ya ignore eder mi... hepsine evet bende... yaptım nafile...
PS: Blog'umu ihmal üstüne ihmal ettim.. ben de desem "verdiğin emaneti yitirdim yollarda, hata ettim kusur ettim, affola"... vardı sebebim.. sebeb-i firarım, serkeşkiğim, hürriyetim ;) "Geleceğim yine tazelikle, binbir güzel hikayeyle...."

25 Mayıs 2009 Pazartesi

BEFORE I LEAVE...

I'm still in UK, I'm still in my sweet room, I still breath LOndon air... until 5 min I'll have left...
nothing to say... no pain, no happiness, as you know me, my usual leaving behaviour...

I'm gonna miss... too much... Thank you!!!

MY London.........

I LOVE LONDON!!!

(PS: Oldu mu Atyaç;))

21 Mayıs 2009 Perşembe

NİHAT LONDRA'DA idi...

Öncelikle fotoğrafların kronolojik sıradan uzak, karman çorman olduğunu belirtmek zorundayım can'lar... karıştı ortalık... Eyyy Özgürlüüüüüüüüüüüükk!!!!!!!!!
Ya da İstikbal Göklerde ;)

Bu fotoğrafları çekerken çok eğlendik, ben içlerinden seçip de koydum abuk subuk bi sürü poz;) Nihat tam bir fotoğrafçıydı, bense yeni yetme Banu Alkan modeli manken:)

Fena değil be..!

Simetriyi takdir ettik...

Primrose'a çıkarken... Giderken Nihal'le daha önce gittiğimiz günü andım...manyaklık... Camden'dan sonra 15 dakika içinde oradaydık, nerde 2,5 saat... Şöyle söyliyim, o gördüğünüz köprünün altından Nihalle yürümeye devam ediyor idik...

Bira, cips, bereketli badem ;) yarısını köpeğin yemş olmasına rağmen... Ben yine yeni bi çeşit denedim; biri limonlu, diğeri karamelli.... fena değildi... ama soğuktu, üşüdük, hava kararmadan kalktık... günlük plan uyarınca akşam yemeği için hazırlanmak üzere yola koyulduk...
Camera görünce dayanamıyorum:)

Nihat Türkiye'ye dönüyor... Trendeyiz,Stansted'a gidiyoruz... Kahve sevmeyen Nihat'a kahveyi sonunda sevdiriyorum... trene binmeden önce moccochino, hazelnut özel karışımı yaptırıyorum... süper oluyor.. Cesocum da eminim çok severdi.... Kahve ve çikolatamızı yeyip dışarıyı izliyoruz.. İkimizde de bir ağırlık var gitmeden kaynaklanan.... Havaalanına 2 saat önceden gidiyoruz... planımızla bi kere daha gurur duyuyoruz... bu defa Costa'ya yollanıyoruz...

Özge bu fotoğrafa iyi bak... Seni düşünürken çekildi... birden gülümsemişim....

Tower Bridge manzarası......... O gün bi türlü Greenwich'e gidemedik... fakat Nihat London Underground sistemini anlamış oldu.... balık tutmayı öğretmek bizimkisi ;))
Bu defa elmalarımızı Tower Bridge kıyısında yiyoruz... edindiğmiz komik alışkanlıklardan bir tanesi de her gün yolda elma yemekti...

Ceso, tam senlik... ısır hadi :))

Kafamın üzerinde melek var bilmem fark ettiniz mi..?
Akşam yemekten önce Westminster Station'un hemen yanında, köprünün ayağındaki tarihi pub'a götürüyorum Nihat'ı... çok beğeniyor... 2 single Jack Daniels içiyoruz fevkalade iyi geliyor, içimiz ısınıyor...
Akşam ise Queensway'de yemekteyiz....
Sadler Well's'deki Rambert Dance Company'ye gitmeden önce... 3 farklı kareografiden oluşan modern dans gösterisi harikaydı... nasıl olduğunu keşke anlatabilseydim... ayrıca temmuz ayında Dorian Gray'in Portresi oynayacak (yine Rambert-modern) kısa gösterisini gördüm çok etkilendim.. aklıma sen geldin Özgesi.. Oscar Wilde'ın Dorian Gray'ini bilhassa sevdiğini biliyrm... o kadar güzel anlatmışlar ki, bak bunu belki anlatabilirim.. çünkü show'da Dorian olan dansçı o kadar ukala, kendinden emin ve serseri dans ediyor ki.. ve tabiii ki yakışıklı, kitaptaki gibi güzellik timsali... ikimiz izleseydik ne güzel olurdu değil mi...

Marilyn olmadan az önce... o sabah popomu görmeyen kalmadı.... sonra gün ortası eve gidip pantolon giydim, yine verdiğimiz isabetli kararla gün boyu gururlandık Nihatla ;)
Nihat'a kuğuların doğasını anlatıyorum.... Kuğular bir defa çiftleştikleri partnerleri ile bir ömür birlikte oluyorlar.. hatta çiftlerden biri ölse dahi ötekisi yeni bir kuğu ile birlikte olmuyor.... Nihat bayılıyor hikayeye canım, o bir Kamuran... ben de bayılıyorum fakat bir farkla... (insan doğasına inanmayarak ;)
Kensington Garden.....


Sabah kahvaltısını Hyde Park'ta yapıyoruz... benimki bu defa harika bir cheesecake ile cappuchino, Nihat ise klasik tost, ayran (dermişim ;)) ve kahve...

Covent Garden'daki güzel pub... yerimizden çok memnunuz, çok beğeniyoruz... ve komik bir hikaye daha doğuyor orda... Cooky alıyoruz Ben Cookys'den... toplam 4 tane... diyorlar ki 1 tane daha alın 2 tane hediye edelim olur diyoruz... ilk kurabiyeleri pub'da hemen mideye indiriyoruz... kalanları ise her gün yanımızda gezdiryorz :)) arkadaşlar bu Ben kurabiyelerinin gördüğünü kimse görmedi bu dünyada... dünya gözüyle her yeri gördü vallahi, bebekler gibi bi Nihat taşıdı bi ben... ama lütfen sonunda bitirdik mi, benim son gün çabalarımla evet...
Velhasıl kelam doluuuuu doluuuuuu 4 gün... hala uykum var Nihat....

GOODBYE MATTEI..!!

Mattei de gitti, herkes gibi.... Ben neden gidişleri hiç sevmiyorum, ki başlangıçları bu kadar severken... bir tezatlık var bünyede... alışıyorum hemen, alıştığımı seviyorum.. geçirilmiş zamanların hepsi kıymetli olıyor gözümde... içselleştiriyorum hemen, bir bağ kuruyorum... gidiyorum, dönüyorum, hız içinde sakince alışıyorum ama seviyorum işte......

Mattei'den çok kendi içsel durumumu anlattım, ne alaka değil mi..? Garip bir adam Mattei, hırslı, aşırı sosyal, sessiz plancı... o bir akrep... (sanırım bu yeterli olacaktır bir çokları için ;), üzgünüm Aytaç ;)) demem o ki desturla yaklaşmakta fayda var... en çok ikimiz zıtlaşırdık birbirimizle, uğraşırdı benimle ben de cevabını verirdim... fakat yine de severdim....

Velhasıl kelam, klasik breakfast'ımızı yaptık Patisserie Valerie'de... O pastanenin pastaları çok güzel bayılıyorum, özellikle çikolatalı olanları... kahvaltı menü: kahve+çikolatalı pasta.... mmmmmmmmmmmmmmmmm :)))

14 Mayıs 2009 Perşembe

PRİMROSE HİLL

Camden Canal'dan başladık yürümeye, hani tepe hani tepe diye diye.. kendimizi Finchley Road'da bulduk, Heampstead'e vardık.. ölçü olarak 2.30 saat aralıksız, duraksız yürü babam yürüdük.. fakat o kadar koyu gitti ki sohbet hiç yorulmadık.. fakat planlar değişti sade, kahve yerine bira... yarım saatçik yerine 3 saat ;)(Gavinciğim tarifine uymadı, fakat o da naptınız siz 20 dakikaydı dedi zaten)
Nihal yol boyunca o manzara deyip durdu, dediği kadar vardı... Hava kararana kadar çimenlerde, karardıktan sonra köşedeki pub'da takıldık.. Baktım ki huyu suyu benziyo, Nihal cadılar klübüne girmeye aday.. İstanbul'a geldiğinde öteki çatlaklarla tanıştıracağım ve giderek büyüteceğim bu cadılar çemberini nihohohoaaaa...!
Güneş, doğa, Londraaaaaaaaaaa seviyorum seniiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii!!!!!!!!

Bu da cipsimize sulanan köpek, Nihal besledi biraz :)

12 Mayıs 2009 Salı

AFTER THE EXAM

Aksam Rheema'da toplandik, Rheema,nin guzel yemeklerinden yedik ictik. Sonra Nihal'le bana gectik ve sabah 5 sularina kadar gevezelik ettik.. zaman nasil da gecti hic anlamadik.. Nihal ertesi gun Camden market'ta calisacakti, ben ise saat 10.da Heatrow'a olacaktim; velhasil zorlanmadan uyandim, 2 saat uykuyla alelacele bir kahve Nihal'i gordugunuz sekilde birakip ciktim evden... Sonraaa.............


Iste karsinizda Ozgun..! Cuma gunu burda bi is gorusmesine gelmis, bi de ufak bi hava degisikligi olsunmus, iyi etmis gelmis.. fakat beni korkutan Turkiye hakkinda duydugum bi bikkinlik halet-i ruhiyesi.. hadi bakalim diyorum.. tum bunlara ragmen Ozgun acikli halini oyle bir anlatiyor ki gulmekten yerlere yatiyoruz.. tam catlak:))
Benim Ozgun'u gider ayak yakalamamin sebebi ise, kendisinin kacirmam mumkun olmayan bir teklifte israrla bulunmasi idi.. yaninda esyasi olmadigindan benim bir kisim esyami yaninda goturmek istedi, hemen hazirladim hand-baggage'imi verdim Ozgun'e; bugun ise Ozgun Ceso'ya teslim etmis... emegi gecen arkadaslara tesekkurler, beni cok fazla rahatlatmis oldunuz..
Bu aralar bi kosturmaca icindeyim ve biraz da usengeclik ediyorum o yuzden bloga biseyler yazip cizmeye... Kucuk ozur:)

10 Mayıs 2009 Pazar

CANIM ANNEME

Anneciğim seni ben çiçeklerden, böcekten,
Sarı saçlı bebekten,
Canımdan çok severim.
Gitme hep yanımda kal,
Beni kollarına al,
Pembe gülden daha al,
Yanağından öperim.

Canım annikom, anneler günün kutlu olsun, seni çok ama çok seviyorum :))

HOW DO YOU MEASURE "MY SUCCESS"? :)))

Arkadaşlar sınavım idare ederdi genel olarak, speaking bir yerdeydi, sınavdan sonra koşturarak gittim ve tam istediğim gibi ilk alınan ben oldum :) speaking part hakkaten komik ve eğlenceliydi, ki benim en sıkıntı duyduğum bölümdür kendileri... soru-cevap iyiydi.. sonra examiner bir topic verdi bana: tell about an interesting discussion. 1 dakkalık hazırlanma sürem hemen başladı fakat işin tuhafı aklıma hiçbir şey gelmiyor, ne söyleyeceğimi hazırlanmayı geçtim topic konusu bulamıyorum.. uydursam mı bişey dedim... fakat sonunda şükür, daha önce katıldığım bir seminer geldi aklıma, orda tartışılan konu yu anlatmaya çalıştım.
Bir de Listening Test'te bir adam öksürdü, duyamadım kaçırdım bikaç soruyu:(
Reading en güzel bölümdü.
Writing'de Task 1 gayet iyiydi.; fakat 2. task'ta süre yetişmedi çabucak toparladım diyeceğimi, yazdığım şeyi okuyamadım bile.
Velhasıl kelam bitti, özgürleştim:) fakat bu çalışma süreci bana hakikaten iyi geldi. Baştaki niyetim olan tempoyu biraz hızlandırmak ,ve çalışmayı sağlamak gerçekleşti. Ben, çünkü sınav motivasyonlu olan cinstenim; başka bir değişle yumurta kapıya;) sınav olmadan, ya da kısa zamanda gerçekleşecek bir belirleyici durum, oturup da azimle günlerce çalışamam... sonuçta iyi ki yapmış mıyım; yapmışım diyorum bu yüzden...

RUN FORREEEEEEEEEEEEESST RUUUUNNNN!

Bilmem bu repliği hatırlayanınız var mı; Forest Gump'tan... çağrıştı birden... Koşmaqya gitmeden az önce... Koşma işine çok alıştırdım kendimi, artık benim için poponun zahmetle kaldırıldığı bir iş olmaktan çıktı, düpedüz zevk oldu. Koşmadığım zamanlar kendimi eksik ve ağır hisseder oldum hatta... Finsbury Park'ta oturan bi arkadaşım o gün join etmek istedi bana, ektim :p çünkü ben tek koşmaktan hoşlanırım her zaman, zira benim için o bir lesure activity'den ziyade meditasyon gibi bişey, kıymetli.... yabaniyim ben yabani ;))
Except: Apoş. Babacığım torpillidir.

Misal bugün koşudan ve jimnastik hareketlerimden sonra çimenlerde oturup nefes çalışırken, bir top tam burnumun dibinde durdu... iki adam ve bir çocuktan oluşan grup, kikirdeyerek böldükleri için çok sorry oldular; fakat hakikaten komik bir andı ben de kikirdemekten kendimi alamadım. Sonra daha da genişleyen bir grup ile frizbi oynadık. (Son iki cümle kim-kimle-nerde-ne yapıyor,-kim gördü-ne dedi gibi olmuş, alakasız, değil mi:))

5 Mayıs 2009 Salı

ANADOLU ATEŞİ


Beni bu hayatta en fazla heyecanlandıran şey, çılgınlar ordusu burnumun dibine kadar gelmiş, Londra'da 4 ayrı gösteri yapmış, hem de geçen hafta... Benim ise ineklemekten haberim dahi olmamış... ne denir...? hayırdır, hayır olsun, hayırlısı olsun...

4 Mayıs 2009 Pazartesi

ROCK'N ROLL!

Camden'da bu defa rock'n roll! Yaklaşık 30 öğrenci, Gavin ve diğer öğretmen tayfası... Grubumuzu eğlenceli bulup katılan adamla beraber yaptığımız tiyatral dans kayda değerdi :) çok eğlendiğim gecelerden bir tanesiydi...

ooooooooooooo you can dance, you can jive, having the time of your life huuuuuuuuuuu
See that girl, watch that scene, dig in the dancing queen!"


"Friday night and the lights are low
Looking out for the place to go
Where they play the right music, getting in the swing
You come in to look for a king
Anybody could be that guy
Night is young and the music is high
With a bit of rock music, everything is fine
You're in the mood for a dance
And when you get the chance...
You are the dancing queen, young and sweet, only seventeen (twenty seven ;))
Dancing queen, feel the beat from the tambourine ohhhh yaeaahhhhhh
You can dance, you can jive, having the time of your life huuuuuuuu
See that girl, watch that scene, dig in the dancing queen"