30 Eylül 2009 Çarşamba

DON FED'LE LİMONLU BAHÇE KEYFİ

Eskimeye yiz tutan anlardan bir tanesi, fotoğraf albümüme bakarken blog'uma takılıverdi...
bayramdan önceki, dört nala koşturduğum, duruşma defterinden başka ajanda kullanmayan ve ajanda kullanmayı da sevmeyen bir insan olarak, her türlü özel işimi dahi planlı olarakj yaptığım bir haftaydı... amaaaaa gördüğünüz gibi Don Fed'le Taksim'de buluşmaya da vakit ayırabildim... Gediz'le Taksim'de buluşmak da acayip tabii, ona Kadıköy'deki evinden havadisler veriyorum arada ;) Ayrıca bir ayağım Taksim'de diye de gerçekten seviniyorum.... Her karşıya geçtğimde bir alo..?

Şarap ve peynir tabağı... Limonlu Bahçe'de güzel şarap ve bira tabağı da var... Asıl ilginç olan bir şey daha var, o da kedi kovucu fısfıslar, camsil fısfıslarından... ne gerek var kardeşim diyorum tabii fakat Fedyoş çok memnun bu işten... hatta kedi kovucu piyasasında en beğendiği su tabancaları imiş... eee dedim ne olacak onlar, kedilerin üstüne mi sıkıyosun..? eveet dedi zevkle... hasbin..... anlayamıyorum ama kabul etmeliyim sanırım "she hates cats!"

but I love Don Fed..!

28 Eylül 2009 Pazartesi

ÖZLEDİMMM...!

NASIL BİŞİYİM..?


Bi dünya felsefe yaptım aşağıda ve sıkılıverdim birden, aman canım yaşıyorsan yaşa bunları düşüneceğine dedim... peki yaşarken beynimin bir tarafı benden bağımsız bu felsefeyi yürütürken, bir tarafı da nasıl oluyor da an'ı yakalamaya bu kadar hevesli oluyor, olabiliyor..? Bir nevi filtre gibi içimdeki bu bağımsız bölüm... Öz'lik Denetimi ;))
Bilene aşk olsun, ama olsun, AŞK hep olsun...!
Felsefe kırıntılarımı aşağıda bulacaksınız:

Ne isen onu yaratıyorsun gerçekten... aslında tam da olmasını istediğin gibi, "beklediğin gibi" oluyor herşey...
Duyduğun her ses, gözünün değidiği her göz, mekanlar, işin, arkadaşların... hepsi bir zincir değil mi... hepsi bir parça sana dair ve hepsi birer ipucu geleceğe... değişmezsen eğer... tabii o da eğer mümkünse...
Beni bugünkü ben yapan her şeyi çok seviyorum... ve her zaman olduğum gibi, her yerde olabileceğim gibi, mutluyum...
Fakat asıl ben başka bir şeyin peşindeyim... "gerçek hakikatin"... yani yalanın olmadığı o yalın halin... yanlış anlaşılmasın yalanı dışarda değil, bilakis içimde arıyorum... ve her şeyin o öz'ümden gelen doğrulukta olmasını istiyorum...
manyak mısın diye soracaklar olursa, eyvallah diyeceğim...
Bugün Nurettin Bey, özgürlüğü "hiçbir şekilde yalan söylememek" olarak tanımladı... ben daha da genişleteceğim, bunu yaptığında dahi kendini iyi hissetmek diyeceğim... var mı öyle birşey...?
Çekinmeyin söyleyin, var mı delilik...?
PS: Dün Erhan Bey'i gördüm bana çok iyi geldi... (Şenol'u da unutmayalım:))

22 Eylül 2009 Salı


Yoktum yine bir süredir; seslerden gözlerden uzak köşelerdeydim..

Dursa da yazılar aktı hayat.. bildik öğretmen taşları önce yerinden oynattı, sonra yerine oturttu..

"hayatının alt üst olmasından mı korkuyorsun..? Peki nerden biliyorsun hayatının altının üstünden iyi olmayacağını..?" demişti Şems,, unutmadım..

Tuhaf olan, bir çok kez olması gerekene mani olan insanın direnci, dirayeti olmasıydı...
ne büyük gaflet, ne körlük...

Öyle ya "her şey olacağına varır."

Çok mu soyut oldu, çok mu anlaşılmaz..?

Velhasıl...

yaklaşık 1 aydır Don Fed'in evinde ikametteyim...
bana evini ve kalbini açan canım arkadaşım.. zaten hep severdim Gediz'e gitmeyi ;))

Aklımdan uzun bir süre çıkmayan şarkı:

"ne gemiler yaktım
ne gemiler yaktım
o kadar yandı ki canım sonunda karşıdan baktım
ne göreyim kendime yıldızlardan daha uzaktım...

bu kızı yeniden büyütmeliyim,
kor ateşlerde yürütmeliyim,
değirmenlerde öğütmeliyim...
farkındayım... farkndayım..."

Şimdilerde ise... suyun yolunu kesmiyorum, bırakıyorum ki aksın... aksın bulanmadan, karışmadan, berraklığı unutmadan...

yukarıda anlattığım sadece bir penceresi ise de dünya evimin, bu desturu hayatımın her alanına yaymaktayım...

Bulutlarım, güneşim, tahtada dersim, cebimde leblebi şekerim....
mor kelebeklerim...
Koş OYA Koş..!

5 Eylül 2009 Cumartesi

BÜYÜK LONDRA OTELİ

Şimdi yaptığım kaçamağın ta kendisi... Bildiğiniz tarihi Londra Oteli'nin şu gördüğünüz barında akşamın saat 8'inde hissedarlar sözleşmesi düzenlemek de neyin nesi..? Fakat yarım kaldı yine, kalanı yarına... Kerum'la yemeğe gideceğiz birazdan, Gedikli Meyhane'ye....onun ruhu bile duymuyor şimdi burda bu işle meşgul olduğumdan,, kikirik kikirik ;))