6 Ekim 2008 Pazartesi

MASUMİYET MÜZESİ

Umutla kendini var eden, özünde umutsuz bir aşk var kitapta.. yoklukla büyüyen, olumsuz koşullardan belki de kamçılanan, bir insanın düşü.. var olma niyeti, var etme yeteneği.. akıntıya karşı kürek var, akıştan kopma, teslimiyetin arkasında gizlenen başkaldırma.. "şalamar şalamar firardasın tersine, yine de eteklerin geçmiyor başına..." Aşk bir yandan insanı özüne yaklaştırırken bir yandan özünden kopartıyor; insanın bir yandan canına işlerken bir yandan canına tak diyor.. mizacı sabırsız olan aşk, sabretmeyi de öğretiyor.. ateşin üzerine buz, yaranın üzerine tuz diyor.. aşk acıyı da seviyor; acı eşiği ise kişiden kişiye, hikayeden hikayeye değişiyor.. Derinden giden sonbahar yaprakları için müzelik eşyalar biriktirirken, derinden hoşlanmayanlar için rüzgarda yıkılan kumdan kaleler kuruyor..

Kalkamama sendromu, çelişkili ruh hali, eşyaların iyileştirici (hasta edici) meziyeti, tesellinin yanında akıttığı gizli zehri.. bilenler bilir, eşyalar tehlikelidir; saklama niyeti ile alınan eşyalarda temkinli olmak gerekir.. eşyalar sabittir; sen geleceğe akarken onlar an'da kalırlar, sen unuturken onlar hatırlatırlar..

Aldatan erkekler, sadık kalanlar, 2. kadınlar, aldatılmayı kabul eden kadınlar var.. Tüm bu insanların kendilerine has, biricik hikayeleri olsa da aslında ortak bir paydayı paylaşırlar..
Her şeyden öte roller ve seçimler var hayatta.. üzerine giydiğin giysiyse, kendini giydiren terzi kendin oluyorsun; hem terziliğini unutup bir de rollerini suçluyorsun..

Tüm bunların dışında 1970 - 80'lerin İstanbul'u, o yılların ruhu, ayrıntılarda gizlenen yaşam tarzı, tabuları ve nezaket kuralları.. Burjuva hayatı, Nişantaşı yolları, Çukurcuma yokuşu, yazlık sinemalar ve Meltem gazozu:) Memleket sevgisi veAvrupa özentiliği.. hepsi büyük bir içtenlikle anlatılmış..

Kendinden bir şeyler bulmak isteyen herkese kitabı tavsiye ederim..

Hiç yorum yok: