17 Ekim 2008 Cuma

TUZLA'DA BALIKLAR FIRINDA, HALET-İ RUHİYE İSE BUĞULAMA:( :)

HİKAYEYİ TERSTEN OKUMANIZ TAVSİYE EDİLİR...Burda da çirkin kardeşi ile..
İşte tam da böyle bir yalnızlıktı hissedilen.. martı gibi tek.. sırtını dönmek hayatına önüne ufkunu almak sadece..
Foto by Ceylan Güleç..
Klip fotosu:) Sevdalıyım'ın setinden..
Senelerin cesosu..
ve şimdi şu fotoğrafı yüklediğim saatte beni deli etmekte.. dayak (?!) için kalktım peşinden koştum bir yandan da gülmekten karnım ağrıyor.. işte aslında özü böyle bişiy, sinirlendirici.. ne anlarsın sen duygudan kıvırcık marul, gülhaniye (al işte buna da sen sinir oluyosun)
Yemeğin üstüne çay ve ne kadar buğulama balık olsam da kahkahalardan kendimi alamıyorum, komiksin ceso:) (günün sonunda kasavetten selamete geçtim sayende:))
Yerim ben senin o kıvırcık kafanı.. ısırırım hatta:))
Telefonla konuşurken bile rahat yok, dikkatimi dağıtıyosun ceso!
Hey Oya, tatlım buraya bak, şimdi denize doğru bakıyosun profilden alıyoruz, çok iyisin tatlım devam..
Cesocumun keyfi arabada başlamıştı, ne de olsa yolculuk da tatilden sayılırdı (günübirlik tatil:))
Günlerden pazardı.. Havada bulutlar vardı.. pusluydu ruh halim gibi gökyüzü, parçalı bulutlu bir sonbahar günüydü.. serindi içim gibi, yağmadı, esmedi, gürlemedi.. üşütmedi, ısıtmadı.. Yürekte telaş vardı ağırçekimde işleyen, adı ile verdiği duygusu çelişen.. kabulleniş vardı, tevekkül.. düşüne ihanet vardı bir yandan, kendini yok saydı.. uç'larda bir yerdi.. bir de dışardan bakan gözü vardı, hikayenin özetini çıkaran.. ama o da konuşmadı, müsaade etti, bilmek yeterliydi..

Hiç yorum yok: