"Güvenlik diye bir şey yoktur; ne harici ne içsel. Güvenlik var olmaz; bu yüzden var oluş bu kadar güzeldir. Sabah güvende olmayı düşünmeye başlayan bir gül düşünün, ne olur? Eğer gül gerçekte güvende olursa plastik bir çiçeğe dönüşür; yoksa güvensizlik var olur. Güçlü bir rüzgar gelip tüm yapraklarını savurabilir. Koşarak bir çocuk gelir ve çiçeği koparır. Bir keçi gelir ve gülü yer. Ya da herhangi bir şey olabilir; çocuk gelmese de, çiçek ya da rüzgar gülü yerinden etmese de akşam olduğunda gül gidecektir. 29 Aralık 2009 Salı
GÜVENSİZLİK KUTSALDIR..!
"Güvenlik diye bir şey yoktur; ne harici ne içsel. Güvenlik var olmaz; bu yüzden var oluş bu kadar güzeldir. Sabah güvende olmayı düşünmeye başlayan bir gül düşünün, ne olur? Eğer gül gerçekte güvende olursa plastik bir çiçeğe dönüşür; yoksa güvensizlik var olur. Güçlü bir rüzgar gelip tüm yapraklarını savurabilir. Koşarak bir çocuk gelir ve çiçeği koparır. Bir keçi gelir ve gülü yer. Ya da herhangi bir şey olabilir; çocuk gelmese de, çiçek ya da rüzgar gülü yerinden etmese de akşam olduğunda gül gidecektir. 24 Aralık 2009 Perşembe
EV GEZMELERİ
Evde yalnız kalmaya başlamamla birlikte ev gezmelerine start vermiş bulunmaktayım; hatta ilk eve kabuller tamamlandı diyebilirim. Ne yalan söyleyeyim ben ev gezmelerini seviyorum; her ne kadar "sokak çocuğu" olsam da.. ayrıca evde yalnız kalmaktan, hatta sebepsiz durmaktan da hoşlanıyorum; her ne kadar aşırı sosyal bulunsam da.. evimi derliyorum, topluyorum; dağınık olsam da.. yemek yapmayı seviyorum; vakit bulamasam da.. hatta bazı bazı desparete hausewife moduna giriyorum; ne kadar career-minded bir insan olsam da..
Phantooooommm!!!
Küçük anekdot: Bugün kendime hazırladığım sofraya 3 defa sulandı Phantom. 1. ve 2.sinde söylenerek indirdim aşağı; 3.sünde elimi sallaya sallaya azarladım. fakat salak nonoş oyun zannediyo her b..ku... Bu sebeple 4.sünde artık hırpaladım, aldım bi de aşağı attım :( sonra çok üzüldüm; oturdum ağladım...Kendi içimdeki şiddetti, anladım ve şaşırdım... Bir canlı bir canlıyı birşeyler anlatmak için bile olsa nasıl incitir..? Ya da şiddet bazen gerçekten gerekli midir? ben öyle olduğunu düşünerek yaptım, ama sonra üzüldüm.. Ben nasıl anne olucaaammm..?
21 Aralık 2009 Pazartesi
EN UZUN GECE
PHANTOOOM..!
Bundan 3 hafta evvel (ne çok olmuş..?!) bir cumartesi günü koymuştum kafaya eve bir kedişle dönmeyi.. internetten bulduğum bir veteriner kliniğinden, orada bakılan, ücretsiz sahiplendirilmeyi bekleyen kedişlerle tanışmak için düştüm Sahrayıcedit yollarına... Oraya vardığımda baktım ki benim alacağım kediş bunların içinde yok. Bir yandan özgözlemci (sinir bozucu eğitici) kafa sesim "tipine göre kedi alınmaz" derken, ben karar verirken genelde başvurduğum öteki "iç sesimi" dinlemeye karar verdim... ne de olsa kendime eşya beğenmiyorum yaşıycam ben o nonoşla, gönlüm "evet işte bu demeli"... Öyle olunca küçük bir parça hayal kırıklığı ile çıktım ordan, düştüm kös kös yola... Dolmuşta giderken bir yandan hala araştırıyorum, kafaya koydum ya inatçı boynuzlarım kaşınmakta... Derken yine internette bulduğum bir pet shop-kliniği aradım; meğerse adamlar çok yakındalarmış, telaşla atladım dolmuştan...
Dişi, 2, 2.5 aylık, oyuncu bir kedi bakıyordum... evet buydu kriterlerim. Gittiğim pet shopta ise aradığım kriterlere uygun bir minik kediş verildi avucuma, dişi ya mıyyk mıyyk miyavlamasını bekliyorum... dişi miyavladı BÜYÜK HARFLE, şaşırdım... kedi sanki pavyonda çalışıyor :)Sonra bu sırtımda gördüğünüz minik de kafesinde, uslu uslu durmakta... onu da kucağıma verdiler; ne oyun var ne neşe... narin ve kırılgan... bi de üstüne erkek... fakat yaydığı elektrik, ikimizin kimyası gönlümü çeliyor...
Ama kriter hesabı aldım dişiyi, koydum taşıma kutusuna götürüyorum... ne ki aklım hala pet-shop'ta... Biraz yürüdüm ve iç sesimi susturamayacağımı anlayınca herşeyi göz alarak geri döndüm. Kutuyu değiştirme bahanesi ile kediyi de değiştirdim... yaptım... Nihat tam senlik birşey yapmışsın dedi... Bilemedim...
Velhasıl... geldi nonoş yuvaya... Önceleri isim bulamadım; fakat doğumgünümde ismini Serhat koydu: Phantom! Maskeli görünümlü suratı yüzünden... (bkz. The Phantom of the Opera) Bense... ayrı bir ayarım... evet özgürlüğüme çok düşkünüm, fakat annemlerin korktuğu gibi sorumsuz da değililim... bilakis... fazla sorumluyum... bu garip karışımı taşımak da zor kardeşim...
Bir de bu hali... Genelde ben evden çıkarken duruyor böyle... romantik romantik boğazı (belki martıları) izliyor... Geldiğimde ise pür neşe... hopluyor, zıplıyor, parkelerde kaya kaya gidiyor, ellerimi ve ayaklarımı kemiriyor, onun için aldığım minik toplarını kanepenin altına kaçırıyor, tuvalet kağıdı rulalarını çözüyor, kağıtlar arasında bir banyo hazırlıyor size... bir de bir mırıldaması var ki, ömre bedel... alıyor bütün sıkıntıları... neşe veriyor neşe :))20 Aralık 2009 Pazar
BAYRAMCI
Arefe günü, bir süredir benim evde ikamette olan ve evle ilgili ıvır zıvır can sıkıcı her türlü iş ve detay ile uğraşan anne-baba ile çıktık Ankara yoluna. Yarabbi ne trafik vardı yahu... Dinlenme tesisleri bir tek o gün iş yapsa bütün seneyi geçindirir mübalağası yerinde olurdu;)
Bu da kuzen dedikodusu... Kadınlar paneli vardı o gün.. Biz kadınlar, (bilhassa bizim aile) çok fenayız çoookkkk...!
İşte bu da peynir... bemsbeyaz kedicik.. Saltanatını çoktan ilan etmiş, kirli tabakta yemek yemeyen, keşfettiği lezzetlerin bir daha altına inmeyen nadide çiçek... her kedi gibi:) Özge kediden feyz alınabileceğini düşünüyor; aynen katılıyorum... artık benim de VARRR! Ama benimkisi minnoş daha :) O hikayeye geleceğim...
Teyzuş çok komik ya.. Bu fotoğrafını hiç beğenmesen de senin o gülen yüzünü, işveli cilveli halini değiştirmez bir fotoğraf teyzecim...1 Aralık 2009 Salı
YENİ YENİ YEPYENİ...!

Artık ismim cismin, neye benzediğim, nasıl güldüğüm, nasıl kızdığım, türlü türlü hallerim, aşklarım-meşklerim, heveslerim, niyetim, duruşum, kaşım, gözüm, saçım unutulmadaaaaaan......
Yeni evim, yeni işim, (öncesini bilmeyenler anlayamasa da ;)) yeni saçım'la...
yepyeni fotoğraflar'la ve süpriz yeniliklerim ;) ile...
yine sevdiklerim, yine hayat, yine sevgi, aşk ve bilinmeyen gelecek ile....
ca'nım hayat'la...
Karşınızda olacağım.
Öz'üm söz'üm paylaşmak ister artık... uzak tuttuğum kendim'i tekrar katıştırcağım her bir hücre ile...
Sevgiler..............
9 Kasım 2009 Pazartesi
YENİ YUVAM
Müjdeli haber...! Fedyoştaki geçici ikametim sona eriyor. Yeni yuvam: Salacak'ta boğaz gören çatı katım... henüz taşınmadım, İkea'dan aldığım eşyalar hala demonte olarak durmakta... yakında teşhir edeceğim... huzurla, sabırla beklemekte, hayallerle süslemekteyim:)
Geçtğimiz hafta sonu Nikot ile tüm kolileme ve taşıma işlerini hallettik... ellerine sağlık, teşekkürlerden bir demet sevgili Nikot... anne-babaya süpriz olsun istiyorum, şu ara uzak tutmaktayım...
Fedyoş'un dediği gibi, hep yeni haberler var bende... arayı soğtmayayım diyorum ama kaptırıyorum kendimi işin reel (mi real mi..?) kısıma kaptırıyorum...
PS: (Fotoğraf da Plitvitze'den, güa Crotia-2 yapacaktım :P)
Sevgiler........
TURNEDEYİM :)
28 Ekim 2009 Çarşamba
FEDYOŞUN DOĞUM GÜNÜ
Özgem burda ustan Oscar Wilde gibi çıkmışsın... bu iltifata sevineceğni düşünüyorum... Totobaz Özge... bazen bu canlı, ateşli konuşmacı, sahneci halini seviyorum Co ;)
MİMAR TAYFASI
11 Ekim 2009 Pazar
NE YAPTIK...? Geriden sayım
Kerum'la bu defa Asmalımescit'te locadayız.. Locadayız diyorum, çünkü cumartesi gecesi insan selinden zor şartlar altında ilerleyip daha önce rezerve olan en güzel masanın sahiplerinin bir anda caymasıyla tüy gibi uçuveriyoruz masaya.. şanslısınız diyor garson kız ;)
Zafer bakışı ;)
Moda iskele... İstanbul'un belki de son yazdan kalma haftasonunda güneşin tadını doyasıya çıkartuyoruz.. hayır, utanmasam yanıcaktım bir ton defa.. 'yazdan kalma bir günden, ya da çölde çay filminden benim de sahneler aklımda'
Deli gibi temizliğe girişmeden az önce... delirmiş miydim ki... kendi kendime klip çevirdim ki :))
Poz..!
İçim kaynıyor... zihnim uçuşuyor... bir yandan deli gibi dans etmek, bir yandan kültürel faaliyetlere akmak istiyorum bu aralar... bir meltemin teni okşaması gibi hafif, tüy gibi var olmak istiyorum... sade... o masum isteğin peşindeyim...
Bunlar da Fedyoş'taki hazinelerin bir kısmı... okumadığım kitaplara sulanıyorum... bu ara çok okuyorum... Kosif ne çok kitap okuyorsun sen, hep elinde başka kitaplar görüyorum diyor... öyle... şimdilerde elimde 'Yoga' var... süper! Bedenden önce felsefe gelirmiş, oysa ki ben bir takım hareketler dizini olarak bilirdim yogayı... Diyor ki bilge kişi: 'bir çözüm peşindeysen yanlış yerdesin... yoga sadece var olma bilimidir..!'
Hafta arası saçma bir Moda kaçamağı... o kadar işin arasında bir çay içimlik kaçıyorum... saatleri durduruyorum, kaçamağımın tadını çıkarıyorum... bir tarafımda deniz, öteki tarafımda senelerdir gönlümü koyduğum teraslı daire... evet artık dolu... hatta nispet edermiş gibi görünen ev sahiplerinin cam önü kahve keyfini dikizliyorum bu defa :p3 Ekim 2009 Cumartesi
30 Eylül 2009 Çarşamba
DON FED'LE LİMONLU BAHÇE KEYFİ
bayramdan önceki, dört nala koşturduğum, duruşma defterinden başka ajanda kullanmayan ve ajanda kullanmayı da sevmeyen bir insan olarak, her türlü özel işimi dahi planlı olarakj yaptığım bir haftaydı... amaaaaa gördüğünüz gibi Don Fed'le Taksim'de buluşmaya da vakit ayırabildim... Gediz'le Taksim'de buluşmak da acayip tabii, ona Kadıköy'deki evinden havadisler veriyorum arada ;) Ayrıca bir ayağım Taksim'de diye de gerçekten seviniyorum.... Her karşıya geçtğimde bir alo..?
Şarap ve peynir tabağı... Limonlu Bahçe'de güzel şarap ve bira tabağı da var... Asıl ilginç olan bir şey daha var, o da kedi kovucu fısfıslar, camsil fısfıslarından... ne gerek var kardeşim diyorum tabii fakat Fedyoş çok memnun bu işten... hatta kedi kovucu piyasasında en beğendiği su tabancaları imiş... eee dedim ne olacak onlar, kedilerin üstüne mi sıkıyosun..? eveet dedi zevkle... hasbin..... anlayamıyorum ama kabul etmeliyim sanırım "she hates cats!"
but I love Don Fed..!
28 Eylül 2009 Pazartesi
NASIL BİŞİYİM..?
22 Eylül 2009 Salı
Yoktum yine bir süredir; seslerden gözlerden uzak köşelerdeydim..
Dursa da yazılar aktı hayat.. bildik öğretmen taşları önce yerinden oynattı, sonra yerine oturttu..
"hayatının alt üst olmasından mı korkuyorsun..? Peki nerden biliyorsun hayatının altının üstünden iyi olmayacağını..?" demişti Şems,, unutmadım..
Tuhaf olan, bir çok kez olması gerekene mani olan insanın direnci, dirayeti olmasıydı...
ne büyük gaflet, ne körlük...
Öyle ya "her şey olacağına varır."
Çok mu soyut oldu, çok mu anlaşılmaz..?
Velhasıl...
yaklaşık 1 aydır Don Fed'in evinde ikametteyim...
bana evini ve kalbini açan canım arkadaşım.. zaten hep severdim Gediz'e gitmeyi ;))
Aklımdan uzun bir süre çıkmayan şarkı:
"ne gemiler yaktım
ne gemiler yaktım
o kadar yandı ki canım sonunda karşıdan baktım
ne göreyim kendime yıldızlardan daha uzaktım...
bu kızı yeniden büyütmeliyim,
kor ateşlerde yürütmeliyim,
değirmenlerde öğütmeliyim...
farkındayım... farkndayım..."
Şimdilerde ise... suyun yolunu kesmiyorum, bırakıyorum ki aksın... aksın bulanmadan, karışmadan, berraklığı unutmadan...
yukarıda anlattığım sadece bir penceresi ise de dünya evimin, bu desturu hayatımın her alanına yaymaktayım...
Bulutlarım, güneşim, tahtada dersim, cebimde leblebi şekerim....
mor kelebeklerim...
Koş OYA Koş..!
5 Eylül 2009 Cumartesi
BÜYÜK LONDRA OTELİ
Şimdi yaptığım kaçamağın ta kendisi... Bildiğiniz tarihi Londra Oteli'nin şu gördüğünüz barında akşamın saat 8'inde hissedarlar sözleşmesi düzenlemek de neyin nesi..? Fakat yarım kaldı yine, kalanı yarına... Kerum'la yemeğe gideceğiz birazdan, Gedikli Meyhane'ye....onun ruhu bile duymuyor şimdi burda bu işle meşgul olduğumdan,, kikirik kikirik ;))
22 Ağustos 2009 Cumartesi
HEY!!!

NE OLDU..?
4 Ağustos 2009 Salı
OYAT IN CROTIA..! 2
KIRK ADASI
Kırk adasındayız... Yanlış duymadınız... Kirk değil, Kırk. Dolu dolu Güneydoğu şivesi gibi ;) Rijeka'dan geçiyoruz Kırk'a... feribotla değil, acayip bir köprü üzerinden... ne güzel yerler gmrdük Kerum..!
ne temiz su... ada... İçimiz de öyle mi acaba...? Ben Kerum'a Kerum bana ayna olurken... bir adım daha...
Ben mütevazi bir bilgisayar kullanıcısı olarak bu iki fotoğrafı ayırmayı başaramadım... gülmeyin... Oya aynı Oya!
Fotoğraflardan ilki, güzelim Split'te pizza cut'dan aldığmız dilim pizzalarımızı yedikten sonra otururken "sorry, could you take a photo plaeeeeesss.?" diye sorduğumuz, fakat kimliği gerçekten fotoğrafçı olan bir adam tarafından çekilmişti... Bu arada Split'i bir türlü bırakmak istemiyoruz....
Keruuummmm Split' taşınalııımmmmmm!!!
Fotoğraflardan 2. ise son günümüze tekabül ediyor... Trogir... hepsinin olduğu gibi onun da bir hikayesi var... ben yarım anlatıyorum... hepsi öyle dolu dolu ki...
ARKASI YARIN....






