O gün Türk Konsolosluğu'na gittim, amacım Türk diş hekimlerinin listesini (tabii öyle bir şey varsa) almaktı; fakat yanılmışım Konsolosluğun öyle gelişmiş bir sistemi yok.. yine de "information desk" masasındaki amca bana çok yardımcı olmaya çalıştı, kendisinin ailece tanıdığı olan bir Türk dişhekiminin büro adresi ve telefonunu verdi bana, hatta bunun için beni arayarak 2 durak gittiğim yoldan geri döndürdü.. Bu arada önceliği Türk doktorlarına vermek istememin sebebi derdimi daha iyi anlatabilmektir.. herşeyin bir sebebi var canım:)
Evet, 20'lik dişimi çıkartıyorum. Anlamıyorum ki bu bi işe yaramayan 20'lik dişler neden 20 yaşında çıkmazlar..? aynı şekilde bir takım çocuk hastalıklarını çocukken geçirmezsek neden büyüyünce geçirebiliriz..? bi zamanaşımı süresi yok mudur..? yetmezmiş gibi bunun için bir de gözümüz korkutulur.. yok 20 yaşından sonra kabakulak geçirmek çok tehlikeliymiş, efendim hamileyken kızamık geçirme dikkatli ol (ama şimdiden ol ki ne olur ne olmaz:)) gibi gibi... Uzun lafın kısası her şey yaşında güzel dermişim ;)) Aslında 20'lik diş problem değil ben hakiki bi çürükten şüpheleniyorum :(
Velhasıl kelam aradık, her yer gibi orası da tatilde.. gelecek hafta görüşmek üzere..
Şimdi geliyoruz "buraya kadar gelmişken" sendorumuna.. size olur mu bilmem ama bazen gününüzün nasıl geçtiğine bir anlam veremezseniz.. çok farklı bir şekilde başlayıp çok farklı bir şekilde sonlanmıştır.. spontane ve bazen saçma.. şimdi benim böyle bir günüme şahit olmaktasınız.. başlangıcını biliyorsunuz Konsolosluk.. sonrası...? Deli saçması :) / Bakınız: Fotoğraflar.
Konsolosluktan çıktıktan sonra "buraya kadar gelmişken" hep gitmek istediğim, aşağıda fotosunu gördüğünüz üniversiteyi bir ziyaret edeyim, yıllık program hakkında bir bilgi alayım dedim.. Fakat tatil dolayısı ile üniversite de kapalıydı.. Elimde kalan bu fotoğraf oldu..

Olsun... ben kapısına yüzümü sürdüm :)

Sonra.. "Buraya kadar gelmişken" Hyde Park'tan geçeyim bari deyip kendimi birden şenliğin ortasında buldum.. Tatil dolayısı ile bir şenlenmiş bir şenlenmiş benim de neşem yerine geldi.. elimde sıcak şarabım oyuncaklara özeniyorum..

Ben de binmek istiyorum.. Hızlı giden bir tren var orda heyecanlı bişeye benziyo, ayrıca salıncaklar.. Bostancı Luna Park'ından biraz daha güvenli gözükmekteler, fakat aynı zamanda heyecan vericiler.. düşünüyorum hemen sonra bi daha gelinmeli diye..

Kardan adam.. ne güzel bi icatsın sen :)

Şenlikten çıktık; bu defa "hazır gelmişken" uzun bir yürüyüşteyiz.. türlü türlü şeyler düşünüyoruz.. hayaller kuruyoruz.. bir ara başımızı geniş bir yeşil alana çeviriyoruz.. aynı anda güneş gelip yüzümüze konuyor.. gülümsüyoruz.. o anda doğayı kucaklama isteği kaplıyor bünyeyi.. dokunmak istiyoruz...
Bitmiyor.. Uzun uzun yürüyüp Marble Arch'a "buraya kadar gelmişken" az daha Oxford Circus'a doğru yürüyelim de şu mağazalardaki indirime bir yakından bakalım diyoruz.. Beklenen son.. akşamı ediyoruz..
Sizi bilmem ama "buraya kadar gelmişken" serdromu beni bazen sinirlendirir.. Çünkü bu sendrom, zaman zaman aradan çıkarma gizli art niyetini güder.. mesela, zaten üşenerek yaptığınız bir şeye hazır başlamışken, aradan çıksın diye başka külfetler de yüklersiniz.. arada kendinizi yüreklendirerek "bak hallettin kurtuldun birisinden, şimdi öteki.. " deriz.. aldatırız kendimizi.. Dahası bu "buraya kadar gelmişken" bazen başkası tarafından öğütlenir.. bu daha da sinir bozucudur.. çünkü burda da aradan çıkar(t)ma gizli art niyeti vardır.. üstelik bu niyet bir de "-i vermek" kalıbının arkasına saklanır.. yap(ı)ver, aradan çıkat(ı)ver gibi.. bir yandan yaptığınız iş küçümsenirken bir yandan da gaz verilir..
Kurtlarımı döktüm:) Aaaa bi de buna benzer "ayaktayken" sendromu vardır.. :) çok sinir bozucudur, fakat ayakta değilsen çok da eğlenceli olabilir :))