14 Mayıs 2009 Perşembe

PRİMROSE HİLL

Camden Canal'dan başladık yürümeye, hani tepe hani tepe diye diye.. kendimizi Finchley Road'da bulduk, Heampstead'e vardık.. ölçü olarak 2.30 saat aralıksız, duraksız yürü babam yürüdük.. fakat o kadar koyu gitti ki sohbet hiç yorulmadık.. fakat planlar değişti sade, kahve yerine bira... yarım saatçik yerine 3 saat ;)(Gavinciğim tarifine uymadı, fakat o da naptınız siz 20 dakikaydı dedi zaten)
Nihal yol boyunca o manzara deyip durdu, dediği kadar vardı... Hava kararana kadar çimenlerde, karardıktan sonra köşedeki pub'da takıldık.. Baktım ki huyu suyu benziyo, Nihal cadılar klübüne girmeye aday.. İstanbul'a geldiğinde öteki çatlaklarla tanıştıracağım ve giderek büyüteceğim bu cadılar çemberini nihohohoaaaa...!
Güneş, doğa, Londraaaaaaaaaaa seviyorum seniiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii!!!!!!!!

Bu da cipsimize sulanan köpek, Nihal besledi biraz :)

12 Mayıs 2009 Salı

AFTER THE EXAM

Aksam Rheema'da toplandik, Rheema,nin guzel yemeklerinden yedik ictik. Sonra Nihal'le bana gectik ve sabah 5 sularina kadar gevezelik ettik.. zaman nasil da gecti hic anlamadik.. Nihal ertesi gun Camden market'ta calisacakti, ben ise saat 10.da Heatrow'a olacaktim; velhasil zorlanmadan uyandim, 2 saat uykuyla alelacele bir kahve Nihal'i gordugunuz sekilde birakip ciktim evden... Sonraaa.............


Iste karsinizda Ozgun..! Cuma gunu burda bi is gorusmesine gelmis, bi de ufak bi hava degisikligi olsunmus, iyi etmis gelmis.. fakat beni korkutan Turkiye hakkinda duydugum bi bikkinlik halet-i ruhiyesi.. hadi bakalim diyorum.. tum bunlara ragmen Ozgun acikli halini oyle bir anlatiyor ki gulmekten yerlere yatiyoruz.. tam catlak:))
Benim Ozgun'u gider ayak yakalamamin sebebi ise, kendisinin kacirmam mumkun olmayan bir teklifte israrla bulunmasi idi.. yaninda esyasi olmadigindan benim bir kisim esyami yaninda goturmek istedi, hemen hazirladim hand-baggage'imi verdim Ozgun'e; bugun ise Ozgun Ceso'ya teslim etmis... emegi gecen arkadaslara tesekkurler, beni cok fazla rahatlatmis oldunuz..
Bu aralar bi kosturmaca icindeyim ve biraz da usengeclik ediyorum o yuzden bloga biseyler yazip cizmeye... Kucuk ozur:)

10 Mayıs 2009 Pazar

CANIM ANNEME

Anneciğim seni ben çiçeklerden, böcekten,
Sarı saçlı bebekten,
Canımdan çok severim.
Gitme hep yanımda kal,
Beni kollarına al,
Pembe gülden daha al,
Yanağından öperim.

Canım annikom, anneler günün kutlu olsun, seni çok ama çok seviyorum :))

HOW DO YOU MEASURE "MY SUCCESS"? :)))

Arkadaşlar sınavım idare ederdi genel olarak, speaking bir yerdeydi, sınavdan sonra koşturarak gittim ve tam istediğim gibi ilk alınan ben oldum :) speaking part hakkaten komik ve eğlenceliydi, ki benim en sıkıntı duyduğum bölümdür kendileri... soru-cevap iyiydi.. sonra examiner bir topic verdi bana: tell about an interesting discussion. 1 dakkalık hazırlanma sürem hemen başladı fakat işin tuhafı aklıma hiçbir şey gelmiyor, ne söyleyeceğimi hazırlanmayı geçtim topic konusu bulamıyorum.. uydursam mı bişey dedim... fakat sonunda şükür, daha önce katıldığım bir seminer geldi aklıma, orda tartışılan konu yu anlatmaya çalıştım.
Bir de Listening Test'te bir adam öksürdü, duyamadım kaçırdım bikaç soruyu:(
Reading en güzel bölümdü.
Writing'de Task 1 gayet iyiydi.; fakat 2. task'ta süre yetişmedi çabucak toparladım diyeceğimi, yazdığım şeyi okuyamadım bile.
Velhasıl kelam bitti, özgürleştim:) fakat bu çalışma süreci bana hakikaten iyi geldi. Baştaki niyetim olan tempoyu biraz hızlandırmak ,ve çalışmayı sağlamak gerçekleşti. Ben, çünkü sınav motivasyonlu olan cinstenim; başka bir değişle yumurta kapıya;) sınav olmadan, ya da kısa zamanda gerçekleşecek bir belirleyici durum, oturup da azimle günlerce çalışamam... sonuçta iyi ki yapmış mıyım; yapmışım diyorum bu yüzden...

RUN FORREEEEEEEEEEEEESST RUUUUNNNN!

Bilmem bu repliği hatırlayanınız var mı; Forest Gump'tan... çağrıştı birden... Koşmaqya gitmeden az önce... Koşma işine çok alıştırdım kendimi, artık benim için poponun zahmetle kaldırıldığı bir iş olmaktan çıktı, düpedüz zevk oldu. Koşmadığım zamanlar kendimi eksik ve ağır hisseder oldum hatta... Finsbury Park'ta oturan bi arkadaşım o gün join etmek istedi bana, ektim :p çünkü ben tek koşmaktan hoşlanırım her zaman, zira benim için o bir lesure activity'den ziyade meditasyon gibi bişey, kıymetli.... yabaniyim ben yabani ;))
Except: Apoş. Babacığım torpillidir.

Misal bugün koşudan ve jimnastik hareketlerimden sonra çimenlerde oturup nefes çalışırken, bir top tam burnumun dibinde durdu... iki adam ve bir çocuktan oluşan grup, kikirdeyerek böldükleri için çok sorry oldular; fakat hakikaten komik bir andı ben de kikirdemekten kendimi alamadım. Sonra daha da genişleyen bir grup ile frizbi oynadık. (Son iki cümle kim-kimle-nerde-ne yapıyor,-kim gördü-ne dedi gibi olmuş, alakasız, değil mi:))

5 Mayıs 2009 Salı

ANADOLU ATEŞİ


Beni bu hayatta en fazla heyecanlandıran şey, çılgınlar ordusu burnumun dibine kadar gelmiş, Londra'da 4 ayrı gösteri yapmış, hem de geçen hafta... Benim ise ineklemekten haberim dahi olmamış... ne denir...? hayırdır, hayır olsun, hayırlısı olsun...

4 Mayıs 2009 Pazartesi

ROCK'N ROLL!

Camden'da bu defa rock'n roll! Yaklaşık 30 öğrenci, Gavin ve diğer öğretmen tayfası... Grubumuzu eğlenceli bulup katılan adamla beraber yaptığımız tiyatral dans kayda değerdi :) çok eğlendiğim gecelerden bir tanesiydi...

ooooooooooooo you can dance, you can jive, having the time of your life huuuuuuuuuuu
See that girl, watch that scene, dig in the dancing queen!"


"Friday night and the lights are low
Looking out for the place to go
Where they play the right music, getting in the swing
You come in to look for a king
Anybody could be that guy
Night is young and the music is high
With a bit of rock music, everything is fine
You're in the mood for a dance
And when you get the chance...
You are the dancing queen, young and sweet, only seventeen (twenty seven ;))
Dancing queen, feel the beat from the tambourine ohhhh yaeaahhhhhh
You can dance, you can jive, having the time of your life huuuuuuuu
See that girl, watch that scene, dig in the dancing queen"