28 Ocak 2009 Çarşamba

TATİLİZ NEŞELİYİZ :)

Yağmurdan kaçan sigara içenler bu kuytuya sığıştılar...

Bu hafta bilgisayar odasında idare ediyoruz boş sınıf yok şekerim..

Boş günüm olur da Chiara'mı görmez miyim.. Zaten ne zamandır bi denk getirip de görüşemedik.. diğerlerine join olduk.. hep beraber okul çıkışı yemeğe gittik.. Ayrıca hemen 2 tane plan daha yapıldı.. 1. Ece'nin yeni taşındığı evi (odayı) kutlamak bahanesi ile house-warming party, 2. Bir evde toplanıp yemek+dvd.. Fakat arkadaşlar ben hiçbir şey pişiremem yemeğe gelirim dedim.. oy birliği ile kabul edildi.. :)

Chiara'm şubatın 10'unda gidiyor.. artık tarih de belli.. bugün içim hafiften cız etti.. özliycem, hakikaten özliycem.. ayrıca aynı şehirde yaşıyor olsaydık ve birbirimize bir şekilde denk gelseydik, Chiara kesin bizim kızlar club'ünün içinde olurdu.. şüphem yok..!
Chiara'yla biraz alışveriş yapıp birazyalnız yürüdükten sonra eve geldim.. odamı temizledim.. mantar çorbası yaptım.. duş aldım.. atom karınca gibiyim bu günlerde.. ya da arı maya..
Sevgiyle kalın tüm sevdiklerim.. bir de bana şans dileyin..

CUMARTESİ'NİN SIRRI..!




2 hafta önce bir cumartesi gecesinin (şimdilik) sır olduğunu belirtmiştim hatırlarsanız.. Yarabbi ne yoğun bir haftaydı.. o gece ben job-hunting peşinde koşturmaktaydım.. cuma gününden listem hazırdı.. London'daki tüm Türk restaurantlarının isim ve adreslerini çıkartıp liste yaptım. Cunartesi gecesi ise arkadaşlarımı ekip yaptığım listeyi icra etmek üzere yola koyulmuştum.. gece olması biraz acayip gelmiş olabilir.. fakat özellikle cumartesi gecesi manager'ların orada olacağını düşünmüştüm.. ki yanılmamışım.. böyle uzun uzun anlatoyorum bir şey çıkacak sanıcaksınız fakat restaurantta falan çalıştığım yok hala ;) (emeğimi takdir edin diye yazıyorum:)) Nitekim en son durak St. John's Wood'daki "Sofra" idi.. oraya gittiğimde saat 11'di artık.. hiçbir şey çıkmamış olsa da İbrahim Bey'in samimi yardımcı olma niyeti ve içtiğim sıcak çay hala aklımda..
Bunun yanı sıra bazı büyük restorant sahiplerinin biyografileri hayli ilginçti.. Ufkumu ve gönlümü açtı.. + bana yakın günlerde yapılmak üzere bir düş-plan bıraktı..
PORTOBELLO MARKET'İN ARDINDAKİ SIR: O gün de Chiara'mla gezerken Portobello Road'da şirin bir cafe'nin "wairtess" ilanı dikkatimizi çekti.. Girip adamla konuştuk, eve gelince cv'mizi gönderdik.. takip eden hafta içinde arandık.. geçen cuma günü ise tam 2,5 saat orda çalıştık.. Aklınız karışmasın yine birşey çıkmadı :)
SONUÇ: Arkadaşlar yanlış anlamadı isem artık haftasonu full, perş.-cuma part-time olmak üzere turistik hediyelik eşya dükkanı red bus shop'ta çalışmaktayım. (www.redbusshop.com) Pazartesi tam gün "deneme" çalışması yaptık. Eğer bundan böyle anlaşır isek devam, bildiğimiz alışma-alıştırma süreci.. Görüldüğü üzere artık boş günüm yok.. ben perş.-cumanın olacağını düşünmemiştim.. iyi mi kötü mü yaptık bilmiyorum.. fakat bir süre bu tempoyu deneyeceğim.. büyük düşümü aklıma getirip kendime yeni deneyimler edineceğim.. kolay gelsin bana :)
RED BUS SHOP'un hikayesi ise hayli garip.. Ben yukarıda bahsettiğim listeyi yapmadan az önce artık Londra'yı yürüyerek katetmek sureti ile iş aramayı kafaya koymuştum.. bu esnada Covent Garden'da iken Cafe Nero'nun yerini sorduğum market'ta çalışan bir Türk genci ile ayak üstü arkadaş olduk.. Cihancım'ın vasıtası ile bu iş oldu.. (Cihan'ın kankisi Red Bus Shop'un öteki şubesinde çalışıyo) (Cihan üniversitesini burda yeni bitiriyo)
Ben de pazartesi çıktıktan sonra bi teşekkür ediyim dedim.. kalktım market'a Cihan'ı görmeye gittim.. canım ben seviyorum diye bi kutu Covent Garden Cookie'si almış elime tutuşturdu.. Türk düşüncesi.. seviyorum işte..
Sonra o cookie'lerden 2 tanesini tabağa streç film'de sabitledim.. kenarına bir not sıkıştırıp Rebeca &Aron'a kahvaltı süprizi yaptım.. Aslında bu süpriz, pazar günü deneyin diye bıtraktığım mercimekli köftenin artçısı idi.. zira damak tadı farklı gelmiş olmalı ki, akşam eve geldiğimde sadece 2 tane yenildiğini gördüm.. (köfteme laf söyletmem :))
Nerdeeeeennnnn nereyeeeeeeeeeeee.....................
Bu arada dün iş çıkışı Kıvanç Bey'le tiyatroya gittik. Kıvan Bey kendisi oynuyo; oyun ise hakikaten güzeldi (oyuncuların amatör olmasına karşın)
Yeni haber: Artık ofisin öteki şubesinde çalışacağım.. bugün ise off idim.. zira yeni ofisin bir odası hala yapılmakta.. o bakımdan gelecek hafta başlayacağım.. belki de son tatil günümdü, çabucak bitti :( KELEBEKLER ÖZGÜRDÜR..!

25 Ocak 2009 Pazar

GÜN YAPTIK :))

Bütün kızlar toplandık toplandık toplandık... Amaç traditional yemekler yapıp kültürleri buluşturmaktı :p tamam, dedikodu yapmaktı.. fakat yine de tuhaf değil mi.. sen git London'da gün yap.. ne yapsam ne yapsam diye düşündüm durdum.. teyzem'in yakından takip ettiği portakal ağacı'na bir bakındım.. annemi mi arasam dedim.. vazgeçtim.. en sonunda mercimekli köftede karar kıldım.. aaa orda köftem.. bakın tam ortada.. ben yaptım:)) herkes çok beğendi.. bir sonrakine tatlı yapıcam şimdiden sözleştik..

Rhima hayli ilginç, modern, hoş bir kadın.. Suudi'li bir radikal.. şimdilerde merceğim altında.. vizyonu geniş insanlara çekiliyorum.. onlardan biri.. sade, açık ve egosuz.. ve daha başka şeyler tabii ki.. izliyorum ve düşünüyorum.. eğitimdeyim :))

Ayrıca arabic coffee'yi deneyen var mıdır..?Muhteşem birşey, rengi beyaz çay gibi.. tadı tarçın, zencefil karışık baharlı gibi.. bayıldım ben..

Ece falıma bakıyor.. geleceğimi söküyor..

3 vakte kadar....

PASHA..!

Cuma gecesi Pasha'daydık.. Hani şu Victoria'daki ve sahiplerinin Türk olduğu meşhur club'ta.. Biletlerimiz 1/3 fiyatına sağlandı, ordu gibi doluştuk club'a.. her zamanki gibi müzik berbattı (club müziğini sevmiyoruz..!) fakat mekan hoştu.. ayrıca club ve pub'larda sigara içilmemesi hakikaten harika birşey, bunca vakit burnumuz nasıl düşmemiş hayretler içindeyim.. (bu söylemlerim ceso'yu coşturacak gibi hissediyorum, verdim gazı bakalım ;)) Velhasıl kelam müziği beğenmeyince kendi telimizden çaldık biz de.. oryantal, salsa, disco ne vasa döktük ortaya, yapmadığımız şebeklik kalmadı.. eğlendirdik mi kendimizi eğlendirdik.. bravo.. well done..!

Dans.. Forever..

:)) Sexy Fotoğraf'ın haline bak.. boşuna pozlanmışız.. zaten hiç gecikmeden aldık cevabımızı.. kızlar burda iki güzel kız görüyorum ama sorry sexy değiller.. terbiyesiz.. shame dedik hep bir ağızdan...

Jubilee Line (jübili) :)

Bu Matteo ilginç bi adam.. tam bir organizasyon adamı, Mr. Organization diyorum zaten.. Fotoğrafta görünenin en az 2 katı kadar insan idik... Matteo'nun evinin önünde çekindik bu fotoğrafı.. evi yurda çevirmişti, hatta binayı demeliyim.. kapı, pencere her yer açık.. koridorda insanlar.. alkol, sigara, fuhuş.. batak batak :))

24 Ocak 2009 Cumartesi

PARAZİT..!

Bugün ne zamandır domates yemediğimi fark edip domates aldım. İyi ki almışım almasaymışım ne yaparmışım.. Az önce 3 tane domates yedim..! İnsanlık dramı..! Sebebiyatı:

Domatesten az öncesine kadar önce Ces, sonra İpekoşla sohbetteydim.. yemek saatimi kaçırdım. (sanki bebeğim:)) sonra dedim bu saatte ne yemeği (otur 3 tane domates ye:))) kendime papatya çayı yapmaya mutfağa yöneldim.. mutfakta aklım çelindi.. bir ses domates domates dedi.. yedim.. 3 tane.. :p

Papatya çayı demişken.. yatmadan önce sütlü, ballı, papatya çayı içmek harika oluyor bazen.. fakat fazla kaçırmayın kafa yapabilir... şşşşşş az önce papatya çayı işşştim aabi kaffam iyiiii.. olursunuz benden söylemesi;)

Bu (anılar arası parazit) saçma anıyı anlatmasam olur muydu, olurdu.. boş konuşasım var işte .. hala.. (anlatım bozukluğu olmasın; bundan önce arkadaşlarımla yaptığım konuşmalar boş konuşma değildi manasında cümleyi düzelteyim: hala konuşasım var, hatta boş konuşasım var..)

Ayrıca içimde yarın sabah tatile gideceğini bilen bir çocuğun gizli sevinci var.. İpekoşla ortak sırrımız.. şşşşşşşşşş..........

"Soru sorma bana sorma n'olur..."

(fakat bu seviçli ruh haline İlhan İrem gitmedi; hemen radyomuzun kanalını değiştiriyoruz...)

"and than she asks me do you fell all right?
and I say yes I feel wonderful tonight..."

(Eric Clapton: That's better!)

22 Ocak 2009 Perşembe

IMAGINE..!




Sessizlikteyim.. sessizliğin gizeminde.. sessizce kurmaktayım düzeni.. bazen ışıkları kapatıp jaluzilerimi aralayıp dinlemekteyim ruhumu.. hiçbir ses olmadan sadece ruhumu..
Okulda konu "wish clauses"... Luis paranın önemi yok yaratın dedi, al o zaman sana dedim.. benimkisi hazırdı.. hayalimdeki evi ve içindeki "ben"i anlattım..
Ayrıca İstanbul'a döndüğümde yeni imajım da hazır.. ben bayıldım.. umarım siz de :) Bi de siyah-beyaz nü fotoğraflar istiyorum, tek aksesuar siyah bir şal olacak.. Cesocum benim 1 numaralı fotoğafçım.. 4 yıl aradan sonra senden yeni harikalar beklemekteyim.. Her şey sanat için.. bir de torunlarım... :))
"Imagine there is no heaven
it's easy if you try
no hell below us
above us only sky.......
You may say I'm a dreamer
but I'm not the only one
I hope someday you'll jois us
and the world will be as one"
John Lennon
"Tomorrow is late
it's now or never...!"
Elvis

19 Ocak 2009 Pazartesi

"RUN OUT OF" SENDROMU

Run out of: Şampuan, saç kremi, lens solisyonu, pembe ruj, pembe oje, yüz nemlendiricisi+bakım kremi, rimel, allık... neyse ki parfümüm duruyor ondan bir saniye dahi ayrı kalmak istemem.. Kardeşim aynı anda mı biter.. Küçükken dedemin pastanesi olsun isterdim.. dondurma, çikolata, şeker, pasta.. (gerçi hala olsa fena olmazdı:)) şimdi ise babamın ünlü kozmetik markalarının distribütörü olmasını istiyorum.. bu harika olurdu hakikaten.. o zaman parfüm değiştirmek de kolay olurdu.. mağaza mağaza gezip dört bir yanıma sıkmaktan kurtulurdum..